Binlerce yıl önceden gezegenimize gelen dünya dışı varlıklar burada
uygarlıklar kurdular ve farklı medeniyetlerde kendilerini “tanrılar”
olarak tanıttılar.
Dinsel öğreti ve inanç sistemleri kurarak kendilerini
ilahi, kutsal, yüce varlıklar olarak tanıttılar. Dünya insanı kendi
akıl ve mantığının yettiğince, daha doğrusu yetersizliğinden ve
çaresizliğinden, belki de korkusundan ve sığınma ihtiyacından bu
varlıklara derin manalar yakıştırdılar.
Sözgelimi; Thoth, Zeus,
Ülgen, Vişnu, Şiva, Thor, Quetzalcoatl, Apollon, İnanna, Artemis, Odin,
İsis, Poseidon, Allah, Sin, Amon Ra, Ares ...vs. vs. farklı
uygarlıklarda kendilerini farklı isimlerle tanıtan dünya dışı
varlıkların kraliyet ailesinden olan uzaylılardır. Bunların, ne evrenin
yaratılışı, oluşması, tezahürü vs. ile ne de dünyanın oluşumu ile
uzaktan yakından alakası yoktur.
Fakat bunlar bizlerin biraz üst
versiyonu olduklarından kendilerini ilahi, kutsal ve evrenin
oluşmasındaki başrollere oturtarak tanıttılar. Belki de insan ruhunun
bir yola sokulması için bu gerekiyordu.
Buna kızmamak gerekir, ancak bu
varlıkların daha da üst tekamülünde başka boyut varlıkların olduğunu
düşünemeyerek bunlara kutsiyet atfedenlere şaşırmak lazımdır.
Semavi dinlerden önce kendilerini “tanrılar” olarak tanıtan bu güruh,
semavi dinlerden sonra ise melek, şeytan, rab vs. gibi ünvanlarla rollerle karşımıza çıktılar. Bir kısmı ise tanrıça-yarı tanrıça
rollerine bürünerek günümüzde “cadı” kardeşlerimizin karşısına “ilahe”
olarak çıktılar.
Oysa herşey başlangıçta tekti ve sonradan dişil-eril,
pozitif-negatif, iyi-kötü vs. gibi kavramlarla ruhun tekamülü için
olması gereken bir senaryodan ve kendi aralarında dağıtılmış rollerden
başka hiç bir şey değildi.
https://www.facebook.com/