Sümer kayıtlarına göre, yaklaşık 450 bin
yıl önce Nefilimlerin, diğer adıyla Mardukluların gezegenlerinde bazı
problemler başladı. Onlarda şuanda bizim Dünya’da yaşadığımız ozon
problemi gibi atmosfer sorunu ile karşılaştılar. Bu sorunu halletmek
üzere ozon tabakasına, güneşin zararlı ışınlarını filtre etmek üzere
altın tozu parçacıkları yerleştirmeye karar verdiler.
Ancak kendi gezegenlerinde yeterli miktarda altın yoktu. Bu altını bir yerlerden temin etmeleri gerekiyordu. Nefilimler, gelişmiş bir toplum olduğu için yaptıkları araştırma sonucunda istedikleri miktardaki altını Dünya’dan temin edeceklerine karar verdiler.
O zamanki teknolojilerine göre, kısa sayılabilecek mesafelerde uzay seyahatleri yapabiliyorlardı. Bu nedenle Marduk gezegeni Dünya’ya yaklaşana kadar beklediler. Belirli mesafeye gelince de, takriben 400 bin yıl önce Dünya’ya altın çıkarmak üzere 50 kişilik bir ekip gönderdiler.
Dünya’ya ilk gelen ekibin başı ENKİ idi. Dünya kumandası ona verilmişti. Ancak daha sonra, Nefilimlerin üst mercilerin kararı ile Dünya kumandanlığı için ENLİL Dünya’ya gönderildi. ENLİL, ENKİ’nin kardeşi idi. ENLİL tüm Dünya topraklarından, ENKİ de denizlerden sorumlu oldu.
Bu kararlardan memnun olmayan ENKİ ile ENLİL arasında bir husumet ve çekişme ortamı oluştu. İlk gelen ekip Mezopotamya’da yerleşimi sağlayıp, bu bölgede sahip oldukları teknolojik aletler ile altın çıkarmaya başladılar. Daha sonra 50 kişilik kafilelerle başka Nefilimliler de geldi. Dünya’da oluşan bu Nefilimliler topluluğuna Anunnaki adı verildi. Zamanla Dünya’ya gelen Anunnakilerin sayısı 600 kişiyi buldu.
Depo edilen cevherler de her 3600 yılda bir Dünya yörüngesine yaklaşan Marduk Gezegeni’ne taşınıyordu. Nefilimler Dünya’dan pek çok miktarda altın çıkarttılar. Dünya üzerindeki altın çıkartma faaliyetleri 100 – 150 bin yıl sürdü.
İlk başlarda, uzun süre altın çıkarma işinde sadece Anunnaki halkı dediğimiz Nefilimliler çalışıyordu. Zira o dönemde Dünya’da insan diye bir varlık yoktu. Sadece insanımsı primatlar (Homo Erektus) vardı. Nefilimler bunları maden çıkarma işinde kullanamıyorlardı.
Yaklaşık 40 dönem boyunca maden çıkarma işinde, nehir yatakları açılmasında, sulama kanalları inşaatında ve tüm ağır işlerde hep Anunnakiler çalıştı. Çalışma şartları çok ağır ve bezdirici idi. Çok ıstırap çekiyorlardı. Sonunda bu ağır çalışma koşuluna isyan ettiler. Bütün araçlarını ve aletlerini yaktılar. Altın çıkarma işini durdurdular.
Bunun üzerine Marduk Üst Kurulları toplanarak madenlerde ve ağır işlerde Anunnakilerin yerine çalışacak olan bir işçi grubu yaratılmasına ve bunun adına da ADAM - İNSAN denmesine karar verdiler. Sümer Tabletlerine göre, bu olay 200 – 300 bin yıl önce oldu.
Bu
operasyonu da, insanımsı primatları (Homo Erektus) kullanarak yapmayı
ön gördüler. Zira genetik bilimi ve kimya bilgileri ileri düzeydeydi.
Bunun içinde primatların kanını aldılar ve bu kanı önce kil ile sonrada
bir Nefilimlinin spermi ile karıştırarak yeni bir yaşam formu
yarattılar.
Bunu yapmalarının nedeni, primatların DNA’ları ile kendi DNA’larını kullanarak, Dünya’da o zaman var olan primat (Homo Erektus) türünden daha gelişmiş bir ırk yaratıp, onları köle işçiler olarak kullanmaktı. Yani tam olmamakla beraber bir nevi klonlama yaptılar.
Ayrıca bu işçiler kısır olacak ve üremeyip, madenlerde ve diğer işlerde çalışarak ölecek, işleri bittiğinde de bu insanlar yok olacaktı. Bu uygulama sonucunda takriben 200- 300 bin yıl önce Homo Sapien insanı ortaya çıktı. Daha sonraları bu yeni ve daha gelişmiş insan türüyle altın çıkarma işine daha verimli bir şekilde devam ettiler.
Sümer kayıtlarının belirttiği, altın çıkarılan yerlerde arkeologlar bu altın madenlerinin yerlerini buldular. Bulunan bu maden yataklarının yaşını takriben 100 bin yıl olarak tespit ettiler.
Bu altın madenleri yerin altında 100 metreden daha fazla derinlere gidiyordu. Bu derinliklerde Homo Sapien insanının kemiklerini buldular. Bu kemiklerin yaşının da 20.000 yıl civarı olduğu belirlenmiştir.
Bunu yapmalarının nedeni, primatların DNA’ları ile kendi DNA’larını kullanarak, Dünya’da o zaman var olan primat (Homo Erektus) türünden daha gelişmiş bir ırk yaratıp, onları köle işçiler olarak kullanmaktı. Yani tam olmamakla beraber bir nevi klonlama yaptılar.
Ayrıca bu işçiler kısır olacak ve üremeyip, madenlerde ve diğer işlerde çalışarak ölecek, işleri bittiğinde de bu insanlar yok olacaktı. Bu uygulama sonucunda takriben 200- 300 bin yıl önce Homo Sapien insanı ortaya çıktı. Daha sonraları bu yeni ve daha gelişmiş insan türüyle altın çıkarma işine daha verimli bir şekilde devam ettiler.
Sümer kayıtlarının belirttiği, altın çıkarılan yerlerde arkeologlar bu altın madenlerinin yerlerini buldular. Bulunan bu maden yataklarının yaşını takriben 100 bin yıl olarak tespit ettiler.
Bu altın madenleri yerin altında 100 metreden daha fazla derinlere gidiyordu. Bu derinliklerde Homo Sapien insanının kemiklerini buldular. Bu kemiklerin yaşının da 20.000 yıl civarı olduğu belirlenmiştir.
Bir
iddiaya göre, Nefilimliler tarafından ıslah edilen ilk Homo Sapien
insanları Güney Afrika açıklarındaki Gondwanaland isimli adaya
yerleştirildiler. (Sonraları bu adanın battığı söylenir) Çünkü oradan
başka bir yerlere kaçmaları istenmiyordu. Bu insanlar Gondwanaland
Adası’nda 50 - 70 bin yıl kalarak Nefilimlere yararlı olacak kadar
evrimleştikten ve çoğaldıktan sonra Afrika’daki madenlere altın
çıkarmaya ve başka hizmetleri yapmaya gönderiliyorlardı.
Daha
sonraları, kadınlarda yaratılarak bu nesil de doğurgan hale geldi.
Sümer kayıtlarına göre, Nefilimlerin erkeklerinin boyu, 3 – 5 metre
idi. Onların gezegenlerinin güneş çevresindeki turu 3600 yıl sürdüğü
için, onların bir yılı bizim 3600 yılımızdı. Dolayısıyla onların yaşam
süreleri Dünya insanından çok uzundu.
Dünya’ya gelen Nefilimler dev insanlar olmanın yanında, 250 – 300 bin yaşına kadar yaşadılar. Çocukluğumuzdan beri duyduğumuz dev masalları belki de binlerce yıldır ağızdan ağıza nakledile gelen bu kaynaklardan gelmektedir.
Nefilimler Dünya’da, takriben 13.000 yıl önce olduğu tahmin edilen Nuh Tufanına kadar kaldılar. Nuh Tufanının başlaması ile birlikte Dünya’yı terk ettiler.
Dünya’ya gelen Nefilimler dev insanlar olmanın yanında, 250 – 300 bin yaşına kadar yaşadılar. Çocukluğumuzdan beri duyduğumuz dev masalları belki de binlerce yıldır ağızdan ağıza nakledile gelen bu kaynaklardan gelmektedir.
Nefilimler Dünya’da, takriben 13.000 yıl önce olduğu tahmin edilen Nuh Tufanına kadar kaldılar. Nuh Tufanının başlaması ile birlikte Dünya’yı terk ettiler.
Yine
Sümer kayıtlarında belirtildiği üzere, Nefilimliler Nuh Tufanının
olacağını önceden biliyorlardı. Fakat kendilerinden sonra Dünya üzerinde
bir insan varlığının kalmasını istemedikleri, aksine yok olmasını
istedikleri için bu sırrı insanlara açıklamıyorlardı. Hatta kendi
aralarında toplanarak bu sırrı insanlara açıklamamak için yemin
etmişlerdi. Kendisine zorla yemin ettirilenlerden birisi de ENKİ idi.
Fakat ENLİL’in kardeşi ENKİ insanlara acıyor, onların yok olmasını
istemiyordu. Fakat kendisine zorla ettirilen yeminini de bozamıyordu.
Kendince buna bir orta yol buldu.
Bu sırrı insanların yüzüne karşı
söylemeyecek, bir perde arkasından konuşacaktı. ENKİ, aralarında yakın
dostluk olan, Şuruppak’ın hükümdarı olan Nuh’u (Utnapiştim’i) tapınağa
çağırarak kendisi ile sazdan yapılmış bir perdenin arkasından konuşarak,
tufan hakkındaki gizli bilgiyi bildirir. Bu tufanda insanoğlunun
tümünün yok olmaması için suda yüzecek bir gemi yapmasını söyler. Buna
cevaben Nuh gemi yapmasını bilmediğini ifade eder. ENKİ, Nuh’a yapılacak
geminin tarifini yapar, ölçülerini ve nasıl yapılacağını anlatır.
Akkadündca metinlerin anlatımına göre, ENKİ’nin tarifini yaptığı gemi, “üstü ve altı kapalı, etrafı su geçirmeyecek şekilde sert katran ile kaplanmış, güvertesi olmayan” bir gemidir. ENKİ ayrıca geminin dönüp yuvarlanabilen bir gemi olmasını ister. Yani inşa edilen gemi bugüne kadar söylenenler gibi su üzerinde yüzen bir gemi olmayıp, bir denizaltıdır.
ENKİ, Nuh’a bu gemiyi 7 günde yapmasını ve belirlenen canlı çiftlerini içeriye aldıktan sonra, kendisinin de Nefilimlerin Dünya’dan kaçmak için kullanacakları uzay araçlarının kalkıştaki seslerini duyar duymaz gemiye binip kapaklarını kapatmasını tembih eder. Zira onlar tufanın başlayacağı günü ve saati önceden bilmektedirler.
Akkadündca metinlerin anlatımına göre, ENKİ’nin tarifini yaptığı gemi, “üstü ve altı kapalı, etrafı su geçirmeyecek şekilde sert katran ile kaplanmış, güvertesi olmayan” bir gemidir. ENKİ ayrıca geminin dönüp yuvarlanabilen bir gemi olmasını ister. Yani inşa edilen gemi bugüne kadar söylenenler gibi su üzerinde yüzen bir gemi olmayıp, bir denizaltıdır.
ENKİ, Nuh’a bu gemiyi 7 günde yapmasını ve belirlenen canlı çiftlerini içeriye aldıktan sonra, kendisinin de Nefilimlerin Dünya’dan kaçmak için kullanacakları uzay araçlarının kalkıştaki seslerini duyar duymaz gemiye binip kapaklarını kapatmasını tembih eder. Zira onlar tufanın başlayacağı günü ve saati önceden bilmektedirler.
Tufanın
olduğu dönem buzul çağının sonudur. Buzul nedeniyle bütün sular
çekilmiş, korkunç bir kuraklık ve kıtlık vardır. Bütün yeşillikler
kurumuş, insanlar açlıktan ölmektedir. Bununla beraber ENLİL ve grubu
insanlara eziyet etmekte ve insanların topluca yok olması için tufanı
insanlardan saklamaktadırlar.
Nuh’un bu ortamda gemiyi gizlice yapmak imkânı olmadığı gibi sır olması nedeniyle gelecek tufandan kurtulmak için yaptığını da söylemesi söz konusu değildir. Bu nedenle halkına, ENLİL’in gazabından kurtulup, bu diyardan gitmek ve ENKİ’ye sığınmak için bir gemi yapmak zorunda olduğunu söyleyerek, halkını ikna eder ve halkının bir kesiminin yardımı ve çok sıkı çalışması ile gemisini tufan başlamadan önce bitirir.
ENKİ’nin verdiği programa göre söylenen günde tufan başlar ve gemi sulara dalar. Bundan sonrası din kitaplarında anlatılan olaylara benzer şekilde gelişir. Tufanın oluş sebebi olarak da Marduk Gezegeni’nin Dünya yörüngesine yaklaşmasıyla meydana gelen büyük çekim gücüyle buzulların büyük parçalar halinde kırılarak suya dönüşmesi gösterilir.
Buraya kadar anlatılanlar Sümer ve Babil Tabletlerindeki kayıtlardır. Nuh Tufanı ile ilgili olanlar eski Tevrat ve İncil’le büyük oranda uyum içinde olup, Kuran’la da farklı ifadelerle de olsa kısmen uyuşmaktadır.
Ancak yaratılışla ilgili olanlar, Kuran’la ters düşmektedir. Kuran’da insanı yaratan Allah’tır. Sümer tabletlerine göre ise, bugünkü insan, uzaylı bir ırk tarafından bir nevi klonlama ile ortaya çıkmıştır. Yine Kuran’a göre, Nuh Tufanını Nuh’a haber veren ve gemi yapmasını söyleyen Allah’tır.
Buraya kadar anlatılanlar İslam inançlarına uymadığı gibi, benim inançlarıma da uymamaktadır. Ancak, Sümer Tabletlerinde söylenenler bunlardır. Burada benim kişisel yorumum söz konusu değildir. Takdir okuyucularındır.
Nuh’un bu ortamda gemiyi gizlice yapmak imkânı olmadığı gibi sır olması nedeniyle gelecek tufandan kurtulmak için yaptığını da söylemesi söz konusu değildir. Bu nedenle halkına, ENLİL’in gazabından kurtulup, bu diyardan gitmek ve ENKİ’ye sığınmak için bir gemi yapmak zorunda olduğunu söyleyerek, halkını ikna eder ve halkının bir kesiminin yardımı ve çok sıkı çalışması ile gemisini tufan başlamadan önce bitirir.
ENKİ’nin verdiği programa göre söylenen günde tufan başlar ve gemi sulara dalar. Bundan sonrası din kitaplarında anlatılan olaylara benzer şekilde gelişir. Tufanın oluş sebebi olarak da Marduk Gezegeni’nin Dünya yörüngesine yaklaşmasıyla meydana gelen büyük çekim gücüyle buzulların büyük parçalar halinde kırılarak suya dönüşmesi gösterilir.
Buraya kadar anlatılanlar Sümer ve Babil Tabletlerindeki kayıtlardır. Nuh Tufanı ile ilgili olanlar eski Tevrat ve İncil’le büyük oranda uyum içinde olup, Kuran’la da farklı ifadelerle de olsa kısmen uyuşmaktadır.
Ancak yaratılışla ilgili olanlar, Kuran’la ters düşmektedir. Kuran’da insanı yaratan Allah’tır. Sümer tabletlerine göre ise, bugünkü insan, uzaylı bir ırk tarafından bir nevi klonlama ile ortaya çıkmıştır. Yine Kuran’a göre, Nuh Tufanını Nuh’a haber veren ve gemi yapmasını söyleyen Allah’tır.
Buraya kadar anlatılanlar İslam inançlarına uymadığı gibi, benim inançlarıma da uymamaktadır. Ancak, Sümer Tabletlerinde söylenenler bunlardır. Burada benim kişisel yorumum söz konusu değildir. Takdir okuyucularındır.
http://www.spiritueller.com/