Hümanist bir manyak Kurt Vonnegut


          Mezbaha No:5, Kodes Kuşu, Mavi Sakal, Şampiyonların Kahvaltısı, Ülkesi Olmayan Adam romanlarıyla tanınan Amerikalı hümanist yazar Kurt Vonnegut absürd ve anlamsız evren tasarımlarıyla kendine has bir üslubu olan azılı bir muhalifti. 

Onun bu tuhaf üslubunu kimi çok sevdi, kimi hiç anlayamadı. Hal böyle olunca bu egzantrik yazar hakkında bir liste hazırlamadan edemedik. Buyursunlar.
       Kurt Vonnegut’un doğumu büyük bir şakanın başlangıcıydı adeta. Doğduğu gün takvimler 11 Kasım 1922’yi gösteriyordu.

Hiç savaş yaşamamış bir ülkede, Amerika’da dünyaya gelmişti. Alman asıllı, sanatçı bir ailenin oğluydu, şanslıydı. Onun için hayatını sanatla kazanmak aile işletmesini devralmak gibi bir şeydi.

             Yazmaya lise yıllarında başladı. Butler Üniversitesi’ni yazma kabiliyetini yetersiz bulan bir öğretmen yüzünden terk etti. Kimya okumak için girdiği Cornell Üniversitesi’nden de 1943 yılında ayrıldı.
         Vonnegut yirmili yaşlarının avareliği içinde kaybolurken annesinin intiharı ile sarsıldı. Bu ölümle ilk yüz yüze gelişiydi.
          1944’te Amerikan artık hiç savaş yüzü görmemiş bir ülke değildi, İkinci Dünya Savaşı’nda Almanlar’a karşı yer alıyordu.

Kurt Vonnegut da Amerikan Ordusu’nun askeri olarak savaşa katılmıştı. Dresden katliamında ölümün soğuk nefesi bu kez onun yanaklarını yaladıysa da hayatta kalmayı başardı.

           Dresden katliamından kurtulan yedi Amerikalı’dan biriydi. Katliamın izleri zihninde onu gerçek bir yazar haline getirecek ilk romanına dönüştü: Mezbaha No:5

Bu kitap yayınlanan ilk kitabı değildi ama yayınlandığında Vonnegut’ın çağdaş Amerikan edebiyatının önde gelen yazarlarından bir sayılmasına önayak oldu.

           Büyük Buhran zamanında yaşanan yokluk ve hiçlik yazı kariyerinin asıl başlangıcı oldu Kurt Vonnegut için görünen dünyanın bakılmayan yönlerini yazdı. 

Beyinsiz savaşmalar, ruh kaybı, aptallığın haritası, makinelerin katliamı, uzaylıların mektupları… Ölmekte olan dünyayı kurtarmanın tek yolu içine hayalleri yerleştirebilmekti sanki.
              Biçimlerin ötesinde bir hayal gücü vardı. Amerikan rüyasını uzaylılara anlatır gibi basit kelimelerle anlatıyor, Şampiyonların Kahvaltısı’nda yine de anlayamayanlar için uygulamalı resimler çiziyordu. 

“Sırf bazılarımız okuma-yazma biliyor ve biraz da matematikten anlıyor diye evreni fethetmeye hakkımız yoktu” ne de olsa.
Aynı zamanda iyi bir babaydı Kurt Vonnegut

                 İki kez evlenmişti. İlk karısından 3 çocuğu olmuştu. Daha sonra kanserden ölen kardeşinin üç çocuğunu ve bir kız çocuğunu da evlat edinmesiyle toplam yedi çocuklu bir aile babası haline geldi. Çocuklarına hep tek bir tavsiyede bulundu:

“Hiçbir şartta katliamlara ve savaşlara dahil olmayın. Bu savaşlar için silah üreten şirketlerde çalışmayın. Hepimiz öyle ya da böyle düzenin içinde yaşamak zorundayız. Ama bizden farklı oldukları için insanları öldürmek zorunda değiliz. İnanmadığınız hiçbir partiye oy vermeyin, cinayetlerin ortağı olmayın.”

 
     İntihar eden annesi, Dresden katliamında ölen arkadaşları, kanserden ölen kardeşi… 

Ölüm sanki dalga geçiyordu Kurt Vonnegut’la kendisiyle dalga geçen bu ölümü daha yakından tanımak için intihar etti 1985’te.

Fakat ölüm yine kazık attı ona, hayata döndürüldü. Ölümün intikamı daha da acı olacaktı elbette. 31 Ocak 2000’de çıkardığı bir yangınla yazarın bütün arşivini imha etmekten de geri durmadı bu ölüm belası.

            Timequake’ten sonra bir daha yazmayacağını söylese de ne yazık ki dünyadaki aptallık bir türlü son bulmuyordu. 

Aptallık var oldukça söyleyecekleri de tükenmedi Vonnegut’ın Vonnegut 2005’te son kitabı Ülkesi Olmayan Adam’ı yazdı. Ayrıca hayatı boyunca çok sigara içti. 
 
              Paketlerin üzerindeki uyarılara rağmen hâlâ ölmediği için ünlü bir tütün markasına dava açmayı bile düşündü.

2007’nin 11 Nisan’ında sigara paketlerinin öngörüsü gerçekleşti; Kurt Vonnegut artık yaşamıyordu Vonnegut yaşamaya katlanabilmişti, çünkü hep çocuk kalmayı becermişti. Çocuksu cesareti başkaldırmasını ve istediğini söyleyebilmesini sağlıyordu.

Dünya'yı kurtarmak için elinden geleni yaptı; binlerce kelime yazdı, konuştu, yanlış olanı bağıra bağıra söylemekten geri durmadı. Mezar taşına “Her şey güzeldi ve hiçbir şey canımı yakmadı,” yazdıracak kadar da uzaylıydı üstelik aramızda.

Haber Kaynağım :
http://listelist.com/