“Aydın nedir? Aydın kime denir? Aydınlar hep devrimci ve solcu mu olur? Sağcı aydın olmaz mı?...
Bu tartışmaya girmemizdeki esas neden, birçok okurun yazılarımızda kullandığımız “Müslüman aydın” terimini yadırgamaları ve eleştirmeleridir.
Önce temel bir soruna yaklaşımımızı ortaya koyalım: Bu yazıları yazmamızdaki amaç, bizce yanlış bilinen veya incelemeden kabul edilen veya hüküm verirken önyargıyla hareket etmeye itiraz etmektir. Tabii ki bu söylediklerim sadece küçük bir kesim için geçerlidir, ama fikirler de bu sayede billurlaşır.
AYDIN MI ENTELEKTÜEL Mİ?
Kaygılarımız var ve dolayısıyla amacımız sadece içimizdeki modern hurafeleri açığa çıkarmak değil, aynı zamanda iktidarın etki alanına girmiş dürüst insanlarla, düşünür ve aydınlarla da tartışabilmektir. Tabii ki bize kızmak isteyenler kızmaya devam edebilirler...
Bugünkü konumuz “Aydın nedir ve kime denir?”...
Birçok yazarımız ve özellikle de sözlük yazarları, “aydın konusu” üzerine çok sayıda makale ve inceleme kaleme almışlar. Hepsi de aydın teriminin bize Batı’daki entelektüel kelimesinden geçtiğini belirtiyorlar.
Bu tartışmaya girmemizdeki esas neden, birçok okurun yazılarımızda kullandığımız “Müslüman aydın” terimini yadırgamaları ve eleştirmeleridir.
Önce temel bir soruna yaklaşımımızı ortaya koyalım: Bu yazıları yazmamızdaki amaç, bizce yanlış bilinen veya incelemeden kabul edilen veya hüküm verirken önyargıyla hareket etmeye itiraz etmektir. Tabii ki bu söylediklerim sadece küçük bir kesim için geçerlidir, ama fikirler de bu sayede billurlaşır.
AYDIN MI ENTELEKTÜEL Mİ?
Kaygılarımız var ve dolayısıyla amacımız sadece içimizdeki modern hurafeleri açığa çıkarmak değil, aynı zamanda iktidarın etki alanına girmiş dürüst insanlarla, düşünür ve aydınlarla da tartışabilmektir. Tabii ki bize kızmak isteyenler kızmaya devam edebilirler...
Bugünkü konumuz “Aydın nedir ve kime denir?”...
Birçok yazarımız ve özellikle de sözlük yazarları, “aydın konusu” üzerine çok sayıda makale ve inceleme kaleme almışlar. Hepsi de aydın teriminin bize Batı’daki entelektüel kelimesinden geçtiğini belirtiyorlar.
Osmanlıcada kullanılan “münevver” teriminin yerine 30’lu yıllarda aydın terimi kullanılmaya başlanmış. Her iki terim de bizde olumlu anlamda kullanılıyor.
Mevcut sözlüklere göre Münevver: Tenvir edilmiş, nurlandırılmış, aydınlatılmış, ışıklı demek...
Aydın ise: Işıklı, aydınlanmış, açık., anlaşılır, aşikâr, kültürlü, bilgili, münevver, ziyalı, entelektüel demek...
Mevcut sözlüklere göre Münevver: Tenvir edilmiş, nurlandırılmış, aydınlatılmış, ışıklı demek...
Aydın ise: Işıklı, aydınlanmış, açık., anlaşılır, aşikâr, kültürlü, bilgili, münevver, ziyalı, entelektüel demek...
Münevver terimine yakın ve aynı kökenden gelen başka kelimeler de vardır: münebbih (uykudan uyandıran, ikaz eden), münecci (kurtarıcı) ve münevvir (aydınlık veren, nurlandıran)...
Bazı yazar ve düşünürlerimiz “aydın kimdir” sorusuna, “eleştiren, sorgulayan, aklı rehber edinen” gibi sıfatlar yükleyerek yanıtlıyorlar.
Batı’da kullanılan entelektüel terimi ise ilk kez 19. yüzyılda (Dreyfus davasında olumsuz kullanılmış) kullanılmış ve Latince (intellectus=anlama ve kavrama yeteneği) kökenlidir.
Bazı yazar ve düşünürlerimiz “aydın kimdir” sorusuna, “eleştiren, sorgulayan, aklı rehber edinen” gibi sıfatlar yükleyerek yanıtlıyorlar.
Batı’da kullanılan entelektüel terimi ise ilk kez 19. yüzyılda (Dreyfus davasında olumsuz kullanılmış) kullanılmış ve Latince (intellectus=anlama ve kavrama yeteneği) kökenlidir.
Batı dillerindeki “Intellektuel”, yani aydın terimi daha çok Rus kökenli “intelijansiya” (okumuş yazmış kesim) teriminden esinlenilerek türetilmiş...
Buraya kadar bir sorun yok, çünkü herkes buraya kadar anlaşabilmektedir. Ancak... Entelektüel teriminin sosyolojik manasını tartıştığımızda herkes bir başka yola girmektedir.
Türkiye’de esas olarak aydın derken; “iktidarı sorgulayan muhalif insan”; “ahlaklı ve vicdanlı insan”; “doğruyu ve gerçekleri dile getiren insan”; “doğru yolu ve çözüm öneren insan”; “önderlik eden ve halkı kurtaran insan” olarak anlaşılmaktadır.
Entelektüel kavramı sosyolojik (toplumsal) bir kavramdır üç tanımlama kategorisinde değerlendirilmektedir.
Eser ve etik değer üreten; Toplumsal düzeni eleştiren, düşünce ve imge taşıyıcısı; Kafa emekçilerinin bir araya getirdikleri toplumsal katmak: mühendisler, teknisyenler, yönetici unsurlar, araştırmacılar, eğitmenler ve sanatçılar...
Buradan çıkan sonuca göre Batı’da da entelektüelin ne olduğu sorununa tam bir yanıt bulunamıyor. Çünkü son yüzyılda devletlerin örgütlenmesindeki karmaşık durum, bilim adamı, yönetici, düşünce adamı, yazar ve gazeteci arasındaki farkları oldukça silikleştirmiştir.
Buraya kadar bir sorun yok, çünkü herkes buraya kadar anlaşabilmektedir. Ancak... Entelektüel teriminin sosyolojik manasını tartıştığımızda herkes bir başka yola girmektedir.
Türkiye’de esas olarak aydın derken; “iktidarı sorgulayan muhalif insan”; “ahlaklı ve vicdanlı insan”; “doğruyu ve gerçekleri dile getiren insan”; “doğru yolu ve çözüm öneren insan”; “önderlik eden ve halkı kurtaran insan” olarak anlaşılmaktadır.
Entelektüel kavramı sosyolojik (toplumsal) bir kavramdır üç tanımlama kategorisinde değerlendirilmektedir.
Eser ve etik değer üreten; Toplumsal düzeni eleştiren, düşünce ve imge taşıyıcısı; Kafa emekçilerinin bir araya getirdikleri toplumsal katmak: mühendisler, teknisyenler, yönetici unsurlar, araştırmacılar, eğitmenler ve sanatçılar...
Buradan çıkan sonuca göre Batı’da da entelektüelin ne olduğu sorununa tam bir yanıt bulunamıyor. Çünkü son yüzyılda devletlerin örgütlenmesindeki karmaşık durum, bilim adamı, yönetici, düşünce adamı, yazar ve gazeteci arasındaki farkları oldukça silikleştirmiştir.
Herkes her şeyi kısmen yerine getirince, hangi görev ve sorumluluğun ne zaman başladığı ve bittiği de karmaşıklaşmaktadır.
Normalde mimar bir yapı projesi üretir, ama o söz konusu projeyle bir de mimari politikaları belirlemez mi veya yeni mimari kültürel değerlerin üretilmesini sağlayarak belli bir ideolojik etkide bulunmaz mı?
SOLDA AYDIN KAVRAMI
Anlaşılacağı gibi bugün herkes hem entelektüel hem de değil... İşin gerçeği şu ki, entelektüel (aydın) kavramı Türkçeye daha baştan “aydınlatan” olarak geçmiş ve bununla da kesin bir anlam değişikliğine uğramış.
Normalde mimar bir yapı projesi üretir, ama o söz konusu projeyle bir de mimari politikaları belirlemez mi veya yeni mimari kültürel değerlerin üretilmesini sağlayarak belli bir ideolojik etkide bulunmaz mı?
SOLDA AYDIN KAVRAMI
Anlaşılacağı gibi bugün herkes hem entelektüel hem de değil... İşin gerçeği şu ki, entelektüel (aydın) kavramı Türkçeye daha baştan “aydınlatan” olarak geçmiş ve bununla da kesin bir anlam değişikliğine uğramış.
Aydın kavramının “aydınlatıcı”, “ileriden ve akıldan yana olan” anlamına bir itirazımız yok, ancak aydın kavramı sosyolojinin toplumsal bir kategorisi olarak türetilmiş olan entelektüel kavramının yerine ikame edilince sorunlar yaşanmaktadır. Yurtdışında aydın kavramıyla sosyolojik analizler yapamazsınız, çünkü bilimsel (nesnel) değildir.
Peki kullanılamaz mı, tabii ki kullanılabilir, ama genel anlamda entelektüel kavramının yerine kullanılamaz. Bugüne kadar entelektüel kavramını inceleyenler ve onu üzerine araştırma yapanlar en çok sol ve Marksistler olmuş.
Peki kullanılamaz mı, tabii ki kullanılabilir, ama genel anlamda entelektüel kavramının yerine kullanılamaz. Bugüne kadar entelektüel kavramını inceleyenler ve onu üzerine araştırma yapanlar en çok sol ve Marksistler olmuş.
Marx yazılarında, entelektüel kavramını yer yer “kafa emekçileri” yerine kullanmaktadır; Lenin ise “devletin çalışma alanlarının çoğalması nedeniyle, gitgide daha fazla entelektüellere baş vurduğunu”ve onları “ilişki ve düşünceleriyle burjuvazinin saflarına çektiğini ve onların bağımsızlıklarını gitgide ortadan kaldırdığını” belirtir.
Yani entelektüeller, ekonomik bağımsızlıklarını kaybettikçe daha çok burjuvazinin hizmetine girmektedirler.
Entelektüel kavramıyla ilgilenen en çok Gramsci olmuş. Ona göre “bütün insanlar entelektüeldir, ama hepsi toplumda entelektüel işlev görmezler.”!!!
Gramsci’ye göre her sınıf kendi konumunu sağlamlaştırmak ve mevcut toplumsal hegemonyasını pekiştirmek için entelektüellere ihtiyaç duyar.
Entelektüel kavramıyla ilgilenen en çok Gramsci olmuş. Ona göre “bütün insanlar entelektüeldir, ama hepsi toplumda entelektüel işlev görmezler.”!!!
Gramsci’ye göre her sınıf kendi konumunu sağlamlaştırmak ve mevcut toplumsal hegemonyasını pekiştirmek için entelektüellere ihtiyaç duyar.
Dolayısıyla her sınıf, entelektüellerin oluşturduğu mevcut toplumsal havuzdan kendisine adam devşirir. Bu andan itibaren entelektüellerin görevi, hizmet ettikleri sınıfın çıkarlarını korumak, konumlarını pekiştirecek ideoloji ve argüman üretmektir.
Gramsci’ye göre “Entelektüeller doğaları gereği uzun bir süre içinde meydana gelirler ve bu nedenle de toplumun kültürel kodlarını ve geleneğini [tıpkı dünyanın bütün tarihini barındıran yer katmanları gibi] taşırlar.”
Peygamberlerin, kurtarıcıların, önderlerin, sanatçıların ve düşünürlerin bunların arasından çıkmasının nedeni bu olmalıdır. Bu konuda yararlı bir eser olarak Marksizm Sözlüğü (Yordam Kitap)’nü önerebilirim.
Kanaatimizce entelektüele sahip olmayan hiçbir devlet, yönetim, din, parti ve örgüt olamaz. Çünkü bunlar toplumların ekmek gibi temel besin kaynağını oluştururlar.
Peygamberlerin, kurtarıcıların, önderlerin, sanatçıların ve düşünürlerin bunların arasından çıkmasının nedeni bu olmalıdır. Bu konuda yararlı bir eser olarak Marksizm Sözlüğü (Yordam Kitap)’nü önerebilirim.
Kanaatimizce entelektüele sahip olmayan hiçbir devlet, yönetim, din, parti ve örgüt olamaz. Çünkü bunlar toplumların ekmek gibi temel besin kaynağını oluştururlar.
Bunlar olmadan toplumlar da var olamaz, maddenin doğasına aykırıdır bu. Buradan şuraya varabiliriz: demek ki entelektüellerin görevi, fikir, düşünce, kavramlar ve bilinç sanat ve edebiyat eserleri üzerinden üretmektir.
Tarihi onlar yaratmazlar ama tarihin yönünü işaret edebilirler. İnsanoğlunun oluşturduğu ilk toplumların entelektüelleri demircilerdi, din adamlarıydı, hekimler ve savaş komutanlarıydı... Nedenini başka bir zaman tartışmak lazım.
Dolayısıyla entelektüellerin aydınların toplumda bir işlevleri olmaktadır, ki o da ideoloji sanat, edebiyat, bilim, din, siyaset üretmek ve bunun üzerinden halk üzerinde belli bir sınıfın hegemonyasını pekiştirmektir. Eskiden beri böyledir bu...
Burada bir parantez açarak bir başka konuya temas edelim.
DÜŞÜNCE Mİ VE EYLEM Mİ?
Sol kesimin önemli bir kısmı Kemalistler, Sosyalistler vs. bu Dünya'yı, fikir ve düşüncelerin değiştirdiğini sanıyorlar.
Tarihi onlar yaratmazlar ama tarihin yönünü işaret edebilirler. İnsanoğlunun oluşturduğu ilk toplumların entelektüelleri demircilerdi, din adamlarıydı, hekimler ve savaş komutanlarıydı... Nedenini başka bir zaman tartışmak lazım.
Dolayısıyla entelektüellerin aydınların toplumda bir işlevleri olmaktadır, ki o da ideoloji sanat, edebiyat, bilim, din, siyaset üretmek ve bunun üzerinden halk üzerinde belli bir sınıfın hegemonyasını pekiştirmektir. Eskiden beri böyledir bu...
Burada bir parantez açarak bir başka konuya temas edelim.
DÜŞÜNCE Mİ VE EYLEM Mİ?
Sol kesimin önemli bir kısmı Kemalistler, Sosyalistler vs. bu Dünya'yı, fikir ve düşüncelerin değiştirdiğini sanıyorlar.
Düşünceler önemlidir, din önemlidir, felsefe önemlidir, siyaset ve programlar önemlidir, ama toplumların değişmesinin, dönüşmesinin, yükselmesinin ve çökmesinin nedeni onlar değildir.
Bunların etkisi var ama bu sadece kısmidir. Bir toplumun bağışıklık sistemi zayıflamamışsa, güçten kuvvetten düşmemişse hurafelere, batıl inanca açık hale gelmez.
Toplumlar, ürettikleriyle ekonomi, siyaset, eğitim ve kültür büyür ve yükselirler veya küçülür ve çökerler. Düşünce ile eylem arasındaki fark, eylemin belirleyici olmasıdır.
Toplumlar, ürettikleriyle ekonomi, siyaset, eğitim ve kültür büyür ve yükselirler veya küçülür ve çökerler. Düşünce ile eylem arasındaki fark, eylemin belirleyici olmasıdır.
Bazılarına garip gelecek ama yine de bir benzetmeyle açıklarsak, eğer babalarımız sadece düşünce ve fikirde kalsalardı bugün hiçbirimiz meydana gelmezdik. Düşünce bir motivasyon nedenidir, ama esas iş eylemdir.
Günümüz Türkiye’sinin bir çöküş sürecinde olmasının nedeni de budur. Yanlış fikirlere kapıldığımız için çökmüyoruz, çoktan yanlış yola girdiğimiz için çöküyoruz.
Günümüz Türkiye’sinin bir çöküş sürecinde olmasının nedeni de budur. Yanlış fikirlere kapıldığımız için çökmüyoruz, çoktan yanlış yola girdiğimiz için çöküyoruz.
Eğer 30’lu yıllarda toprak reformu yapılsaydı, ağalık ve onunla birlikte dinci gericiliğin zemini de çökerdi; fabrikaların kurulması kesintiye uğramasaydı kentleşme düzgün yolunda giderdi, aşırı göçler olmazdı; kadınlar üretime katılırdı; işçi sınıfı gelişerek toplumda ve siyasette etkin olurdu.
Köy Enstitüleri kapatılmasaydı, irtica da gelişeceği bir toprak bulamazdı. Üniversitelerden solcu hocalar atılmasaydı, eğitim düzeyimiz böylesine yerlerde sürünmezdi.
Köy Enstitüleri kapatılmasaydı, irtica da gelişeceği bir toprak bulamazdı. Üniversitelerden solcu hocalar atılmasaydı, eğitim düzeyimiz böylesine yerlerde sürünmezdi.
Bunların başlangıç tarihi ise 1940’lı yıllardır, emperyalizmle içli dışlı olma halidir. Temel yıkıldıkça, toplumda dinci ve şeriatçı fikirler de yayılmaya başlamıştır, tersi değil.
SOSYOLOJİK KAVRAM OLARAK AYDIN
Yeniden konumuza dönersek, entelektüel, sadece solcuların arasından çıkmaz. Sağcıların da entelektüeli var, ama biz entelektüel terimini “aydın” terimiyle değiştirerek baştan sağcılara entelektüellik kapısını kapatmışız.
Onlara bunu reva görmüyoruz. Bu ne sosyolojik (bilimsel) açıdan ne de gerçek hayat ve toplumsal durum açısından doğrudur.
SOSYOLOJİK KAVRAM OLARAK AYDIN
Yeniden konumuza dönersek, entelektüel, sadece solcuların arasından çıkmaz. Sağcıların da entelektüeli var, ama biz entelektüel terimini “aydın” terimiyle değiştirerek baştan sağcılara entelektüellik kapısını kapatmışız.
Onlara bunu reva görmüyoruz. Bu ne sosyolojik (bilimsel) açıdan ne de gerçek hayat ve toplumsal durum açısından doğrudur.
Bu çıkmazı aşmak için de bazı düşünür ve yazarlarımız, entelektüel ile aydın kavramını birbirinden ayırarak çıkmazdan kurtulmaya çalışıyorlar. Halbuki bunlar birbirinin karşılığıdır. Birçok çeviri metin de bu nedenle yanlış olmaktadır.
Batılı yazarlar entelektüeli, “sorgulayan, itiraz eden, görüş ve fikir üreten, mevcut düzenden farklı düşünen” olarak tarif eder; hatta Jean-Paul Sartre, “eylemde bulunan”ı da ekler bu niteliklere. Sonra da şunu yazar: “Entelektüel, kendisini ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokan insandır” der. (Aydınlar Üzerine)
Peki bunları sağcı ve Müslüman kişi yapamaz mı?
Sağcıların “düşünenleri, fikir üretenleri, kendisini ilgilendirmeyen işlere burnunu sokanları, sorgulayanları, mevcut durumu kabul etmeyenleri” yok mu? Var! Ama biz onlara “aydın” tabirini uygun görmüyoruz.
Batılı yazarlar entelektüeli, “sorgulayan, itiraz eden, görüş ve fikir üreten, mevcut düzenden farklı düşünen” olarak tarif eder; hatta Jean-Paul Sartre, “eylemde bulunan”ı da ekler bu niteliklere. Sonra da şunu yazar: “Entelektüel, kendisini ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokan insandır” der. (Aydınlar Üzerine)
Peki bunları sağcı ve Müslüman kişi yapamaz mı?
Sağcıların “düşünenleri, fikir üretenleri, kendisini ilgilendirmeyen işlere burnunu sokanları, sorgulayanları, mevcut durumu kabul etmeyenleri” yok mu? Var! Ama biz onlara “aydın” tabirini uygun görmüyoruz.
Türkçede aydın terimini kesinleştirmiş ve kazığa bağlamışız: Aydınlanmadan ve ilericilikten yana olan insan. Yapılaması gereken ya aydın kavramının anlamını genişletmektir ya da onu entelektüelin yerine kullanmamaktır.
Nitekim Batı’nın en saygın sözlüğü, Oxford Dictionary entelektüeli şöyle tarif ediyor:
“Entelektüel, zekasını ve analitik düşünme yetisini, mesleği gereği ya da şahsi amaçlarına erişmek için kullanan kişidir.”
Entelektüel terimini sosyolojik açıdan inceleyen Batılılar, onu şöyle tarif etmektedir:
“Entelektüel, bilimsel, sanatsal, dinsel, yazınsal açıdan etkin olan, bu alanlarda önemli bir birikime sahip, kamusal alandaki tartışmalara eleştirel yaklaşan kişidir.
Bunu yaparken de belli bir partiye, ideolojiye veya ahlaki değere bağlılık göstermek zorunda değildir.” (A Vocabulary of Culture and Society, 1983)
Ali Şeriati de aydın teriminin Farsçaya yanlış girdiğini belirtiyor ve şunları söylüyor:
“Bu terime baştan yanlış bir anlam ve sıfat yüklemişiz. Terimin kökeni “intelijansiya”dır. Esas olarak bununla da uyanık, anlayışlı, birikimli, şuurlu bir adam akla gelir... Aydın, düşünce ve fikir konusunda çalışan bir ferttir...” (Aydın Üzerine)
Peki bizde ne yapılıyor?
Aydın kavramını entelektüel yerine kullanıyoruz, biri de çıkıp sağcıların ve Müslümanların da aydınlarının olduğunu söylediğinde, onu bir tek aforoz etmediğimiz kalıyor...
İyi hafta sonu dilerim...
Haber Kaynağım :
Yazan : Sadık Usta
http://odatv.com/
Nitekim Batı’nın en saygın sözlüğü, Oxford Dictionary entelektüeli şöyle tarif ediyor:
“Entelektüel, zekasını ve analitik düşünme yetisini, mesleği gereği ya da şahsi amaçlarına erişmek için kullanan kişidir.”
Entelektüel terimini sosyolojik açıdan inceleyen Batılılar, onu şöyle tarif etmektedir:
“Entelektüel, bilimsel, sanatsal, dinsel, yazınsal açıdan etkin olan, bu alanlarda önemli bir birikime sahip, kamusal alandaki tartışmalara eleştirel yaklaşan kişidir.
Bunu yaparken de belli bir partiye, ideolojiye veya ahlaki değere bağlılık göstermek zorunda değildir.” (A Vocabulary of Culture and Society, 1983)
Ali Şeriati de aydın teriminin Farsçaya yanlış girdiğini belirtiyor ve şunları söylüyor:
“Bu terime baştan yanlış bir anlam ve sıfat yüklemişiz. Terimin kökeni “intelijansiya”dır. Esas olarak bununla da uyanık, anlayışlı, birikimli, şuurlu bir adam akla gelir... Aydın, düşünce ve fikir konusunda çalışan bir ferttir...” (Aydın Üzerine)
Peki bizde ne yapılıyor?
Aydın kavramını entelektüel yerine kullanıyoruz, biri de çıkıp sağcıların ve Müslümanların da aydınlarının olduğunu söylediğinde, onu bir tek aforoz etmediğimiz kalıyor...
İyi hafta sonu dilerim...
Haber Kaynağım :
Yazan : Sadık Usta
http://odatv.com/